Hakkında
Yaklaşık 150 yıl boyunca arkeolojik araştırmaların ilgi odağı haline gelen Pisidia Antiokheia’da süren araştırmalar,daha 1900’lü yılarda Yalvaç’ta bir müze kurulması gereğini ortaya çıkarmıştır. Amerikalıların sürdürdüğü kazılar sırasında ortaya çıkan eserler kazı sezonu bitiminde Yalvaç’taki lise binasına taşınmış,daha sonra 1947 yılında kazılar bitmiş olmasına rağmen Yalvaç ve civar köylerden gelmeye devam eden eserler için bir depo yapılmıştır. İlçede 19. Yüzyılda bir vakıf kütüphanesi olarak kurulan ve Cumhuriyet Dönemi’nde devlet kütüphanesi haline gelen Hacı Alirıza Efendi Halk Kütüphanesi Müdürlüğü 1953 yılında bu eserler için bir salon ve açık alan tahsis ederek bir yandan kamusal bir korumayı sağlamış,bir yandan da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Yalvaç’ta bir müzenin kurulması yönünde yoğun girişimleri başlatmıştır. O yıllarda Kütüphane Müdürlüğü yapan merhum Muzaffer Tütüncü ile müzenin ilk ve en uzun süreli memuru merhum Hasan Akgün,eski eserlerin korunması ve müze kurulması yönünde bugün de takdirle yad edilen çok özel çabalar sarfetmiştir. 1960’lı yılarda meyvesini verecek olan bu teşebbüsler Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nü ve Yalvaç Belediyesi’ni harekete geçirmiştir. Ardından da 1963’te müzenin inşaatına başlanmış, 2 yıl süren inşaatın tamamlanmasından sonra 1 yılda teşhir yerleştirmesi yapılıp 9 Eylül 1966 tarihinde Yalvaç Müzesi halkın hizmetine açılmıştır. Bir Prehistorya galerisi, bir klasik salon, bir etnografik salon , revak altı sergisi ve bahçeden ibaret olan müze Yalvaç’ın merkezindedir ve Pazartesi günleri dışında her gün 08.30-17.30 saatleri arasında ziyarete açıktır. Giriş kapısının hemen solunda, Yalvaç’ın 17 km. güneybatısındaki Tokmacık Beldesi’nde ortaya çıkan fosil buluntuları sergilenmektedir.Çok çeşitli memeli hayvanlara ait fosiller, 7-8 milyon yıl önceki Geç Miyosen döneme aittir. Sonraki vitrinlerde, Yalvaç ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarında bulunan ya da köylüler tarafından müzeye teslim edilen, İlk Tunç Çağı’na ait (İ.Ö. 3.-2. Bin)buluntular sergilenmektedir.Bu objeler arasında,Göller Yöresi’nin tipik özelliklerini gösteren pişmiş toprak kaplar, çeşitli taş aletler, baltalar ,ağırşaklar, mühürler ve heykelcikler bulunmaktadır. Özellikle Anadolu’nun bolluk-bereket sembolü Anatanrıça’nın (Geç dönemlerdeki adıyla Kybele) pişmiş toprak heykelcikleri ve mermer keman biçimli idolleri, benzerlerinin en güzel örnekleridir. Klasik Salon Çoğunlukla Antiokheia ve Men Kutsal Alanı buluntularının sergilendiği salon, müzenin merkezi kısmını oluşturur. Büyük boyutlu mermer heykellere ait fragmanlar, portreler, kabartmalar Anadolu’nun Helenistik kültürle yoğrulmuş bu zengin Roma kolonisinin sanat anlayışındaki zenginliği yansıtmaktadır. Klasik salonun vitrinlerinde ise, günlük kullanım kapları, süs eşyaları, koku şişeleri, terra-kotta ve bronz figürinler, mermer heykelcikler, Erken Hıristiyanlığın günümüze ulaşan haçları ve Men Kutsal Alanı’nda bulunan adak stellerinden oluşan zengin bir koleksiyon sergilenmektedir. ETNOGRAFYA SALONU XII. yüzyılda Yalvaç’a yerleşen Türk kültürünün en güzel örnekleri de bu salonda sergilenmektedir. Özellikle mükemmel ahşap işçiliğiyle, şömine, tavan, kapı, dolap kapaklarıyla Yalvaç Evi görülmeye değerdir.Vitrinlerde ise, günlük kullanım eşyaları, elbiseler, süs takıları, silahlar, Osmanlı sikkeleri ile nişanlar ve madalyalar bulunmaktadır. Kazı ve araştırmalarla birlikte, müzenin gelişimi de sürmektedir. Daha şimdiden, depolardaki eserlerin sergilenebilmesi için daha geniş bir müze ihtiyacı doğmuş bulunmaktadır. Sikkeler, el yazmaları, silahlar, kabartmalar,heykel fragmanlarından oluşan geniş bir koleksiyon yapılacak tadilatlarla sergilenmeyi beklemektedir. ANTİOKHEİA Eski Anadolu’nun en büyük ve çok önemli kentlerindendir. Makedon soylu selevkos Krallığı’nın atası Antiokhos’un nesilden nesile geçen yaygın adını İ.Ö. 3. Yüzyıldan bugüne Anadolu toprağında ölümsüzleştiren aynı adlı çok yerleşimden biridir;diğerlerinden “Pisidia” önadıyla ayırt edilir. Konumlandığı ve başkentliğini yaptığı antik bölgenin adıdır Pisidia;halkı Hititler’e akraba Luviler’in Hint-Avrupa kökenli diline benzer bir dil konuşurdu onun. Antiokhei halkının da yerliliği;kayaya oyulması,batıya bakması ve alınlık kapısı olması nedeniyle özde Kybele’ye adandığı anlaşılan kent tapınağından bellidir. Birde Gemen Dağı doruğunda göğe ve yere eğemen konumdaki çok özel bir tapınağın Anadolulu Men’e ait oluşuyla bellidir. İnanç yerli,halk Hellen olamaz. İ.Ö. 2. Yüzyılda Makedonlar’dan Roma’ya el değiştirir kent. Kybele’nin olan tapınak da sonraları Roma İmparatorluğu’nun kurucusu Augustus’a el değiştirir. Hristiyanlık İ.S. 1. Yüzyıl ortalarında,Tarsus’lu Aziz Paulus’la ilk burada vazedilmiş;12. Yüzyılda Türkleşme’yle verilen “Yalvaç” adı,bir dünya dininin temellenmesindeki önderliğe çok yakışmıştır.
Mekanlar
Eserler
İletişim
902464415059
Ücretsiz
Pazartesi hariç 08.00-17.00